27 Eylül 2009 Pazar

Kutarıcı Guiza!!!!

Fazlasıyla ders çıkarılabilecek bir maçtı. Fenerbahçe iyi oynamadı diyebiliriz ancak iyi oynamamasına rağmen birçok pozisyon buldu. Antalyaspor ise berbattı bana göre kesinlikle haketmiyor Süper Ligi. Özellikle ilk 20 dakika pozisyonu bile yoktu Antalya'nın. Fenerbahçe güzel bir golle öne geçti ve ardından mükemmel bir ortaya gerçekten mükemmel bir kafayla Antalyaspor beraberliği yakaladı. Antalyaspor'un hiç gol atamayacağını düşünüyordum açıkçası ilk dakikalardan sonra ama güzel bir gol buldular.

Daha sonra ise pozisyon sıkıntısına devam ettiler. Eğer Mehmet Özdilek ortasahanın ortasında üç oyuncuyu oynatsaydı çok daha etkili olurlardı bana göre çünkü Veysel ve Necati özellikle ileride sadece gezindiler. Fenerbahçe ise Kazım ve Alex'in etkili oyunlarıyla pozisyonlar buldu. 3 topları direkten döndü. Şanssızdılar ve beceriksizdiler (Guiza) ciddi anlamda. Artık son dakikalara girilirken olan oldu. Hayatımda ilk defa böyle bir pozisyon gördüm açıkçası. Bu golü Fenerbahçe yese birşey demem ancak Antalyaspor bu futbola rağmen aldığı 1 puanı beğenmedi ve o puandan da oldu. Ders diye öğretilmesi gereken bir gol.

Maçın en etkili ismi bana göre Alexti. Müthiş bir futbolcu gerçekten yaptığı her hareket zeka kokuyor. Bu arada Daum da maç sonuında Guiza'dan memnunum demiş. Böyle devam ederlerse zaten şapka düşecek ve kel görünecek o zaman ne diyecek çok merak ediyorum. Haftaya Gençlerbirliği maçı ve Kazım yok. Fenerbahçe şu ana kadarki en ciddi rakibiyle karşılacak. Hayırlısı diyelim.

Saygılar...

26 Eylül 2009 Cumartesi

Gençlerbirliği - Trabzonspor

TT90 dakika sonunda 3 puanı hakeden tarafın özellikle ikinci yarı oynadığı oyunla Gençlerbirliği olduğunu söylemek mümkün. Thomas Doll ciddi anlamda önemli işler yapmış bu takım üzerinde çünkü geçen seneye nazaran mükemmel bir takım var şu an gireniyle çıkanıyla birlikte.

Maça Trabzonspor hızlı başladı; hızlıdan ziyade golle başladı diyelim çünkü çok da baskılı oynamadılar aslında rakip defansın az kişiyle yakalandığı iki pozisyonda iki gol buldular. Trabzonsporun kadrosu tartışmasız Gençlerden daha iyi. O Trabzonspor 2-0 öne geçmiş ve herkesin beklentisi maçın artık bittiği yönündeydi belki de. Hani Rijkaard'ın iyi hamlelerinden bahsediliyor ya oyuna müdahalelerinde. Broos için bunu söylemek kesinlikle mümkün değil.

Öncelikle Trabzon'un maçlarında özellikle dikkatimi çeken birşey var o da oyunlarını 90 dakikaya yayamamaları. Özellikle ilk yarı yükleniyorlar çabalıyorlar ama ikinci yarılar oyundan fazlasıyla düşüyorlar. Broosun oynatmaya çalıştığı sistem iyi aslında ancak kondüsyon yetmiyor öncelikle ve bu da başarıya yetmiyor ne olursa olsun (bknz. Skibbe'nin Galatasarayı). 2-0dan sonra ya da ilk 30 dakikadan sonra diyelim Gençler ciddi anlamda üstün ve baskılı oynadı ve kısa süre içinde takımdaki en yetenekli iki oyuncularıyla golü buldular. Mustafa Pektemek'in pasında Harbuzi bitirdi. Bu arada Mustafa kendisini daha da geliştirdi ve modern futbola çok uygun bir oyuncu bu yıl iyi bir transfer yapacağını düşünüyorum. Devamında soyunma odasına gitti iki takım ve Trabzon takımı Gabric- Alanzinho değişikliği ile döndü. Gençlerde ise Harbuzi ve Mustafa yoktu (sanırım sakatlıkları vardı) Hurşit ve Sandro oyundaydı. Trabzon tam mücadele etmesi gereken maçta mücadele anlamında takımdaki en zayıf adamı oyuna aldı. İşte diyorum ya Broos'un çok büyük bir hatası bu. Mesela Cale'yi alsaydı eğer ille Gabrici çıkaracaksa Cale-Ferhat ikilisi mücadele anlamında çok iyi işler yapardı. Yedikleri ikinci golü de yemezlerdi. 2. golün güzelliğine lafım yok ama bariz bir kaleci hatası var. Zamanında Seaman'ın Ronnie'den yediği gol geldi aklıma birden. Slyva ciddi anlamda çevikliğini kaybetmiş ve bana göre Tolga yavaş yavaş ısındırılmalı. O da en kötü Slyvanın yaptığı hataları yapar. Zamanla yapmaz ve iyi bir kaleci kazanmış olur Türk futbolu. Bir sözüm de Hurşit'e, gerçekten yetenekli bir oyuncu ama çok çalışması gerek. Yine de kumaşı iyi...

Trabzonun sonu ne olacak bilmiyorum ama geleceği gerçekten iyi değil. Alanzinho da bu dakikadan sonra bitmiştir bana göre. Güzelim Ersun Yanal'ı çok arar Trabzon. Son sözüm de Thomas Doll'a elindeki kısıtlı imkanlara rağmen böyle güzel futbol izlettiği için teşekkür ediyorum ona...

Saygılar...

25 Eylül 2009 Cuma

Haftanın Takımı:Galatasaray...

Team: Galatasaray AŞ
"Hats off to Frank Rijkaard's Galatasaray who are enjoying their best ever start to a domestic campaign having won all six of their Süper Lig games and averaging 3.16 goals per match. While the leaders have raced out of the blocks, the story is rather different at champions and Istanbul rivals Beşiktaş JK, who have scored just three goals in their six games and have not found the net in 372 minutes."

Uefa'nın resmi sitesi haftanın yıldızlarını belirlemiş haftanın oyuncusu Raul, haftanın maçı Manchester derbisi, haftanın golü ise Niang'ın golü seçilmiş. Haftanın takımı ise Türk kamuoyunun hala beğenmediği Galatasaray olmuş. Avrupa en iyi takım seçiyor ama Türk yorumcularına gene yaranılmaz. Galatasaray'dan bahsedilirken Rijkaardla birlikte tarihlerindeki en iyi başlangıcı yapan Galatasaray'ın 3.16 gibi yüksek bir gol ortalamasıyla oynadığından söz ediliyor. Diğer yandan tezat bir durumun Beşiktaşta yaşandığı ve Beşiktaş'ın sadece 3 gol atabildiği 372 dakikadır ise gol yüzü görmediği belirtiliyor.

Teşekkürler Galatasaray. Bizi yine yeniden gururlandırdığın için...

24 Eylül 2009 Perşembe

Linderoth İyileşti!!!


Dün akşam takımla idmana çıkmış. Dileriz bu son sakatlığı olur ve Galatasaray'ın o bölgedeki sorunlarını kökünden çözer...

Villarreal 0-2 Real Madrid...

Öncelikle uzun zamandır stajım dolayısıyla sizlerle olamadım ardın da bloggerdaki malum sorunlardan dolayı beklemek zorunda kaldım herkesten özür diliyorum.

Bu ara dönüşü ilk bahsetmek istediğim konu Real Madrid... Dün gece Villarreal deplasmanındaydılar ve açık konuşmak gerekirse çok kötüydüler. Ronaldo'nun maçın başındaki muhteşem golüne rağmen bir türlü oyunu kontrol altına alamadılar. 35. dakikada Gonzalo'nun gördüğü kırmızı kart sonrası maç kopar diye düşünüyordum ama gene olmadı. Villarreal 2. gole kadar 10 kişiyle de olsa gerçekten çok iyi oynadı. Rossi, Cazorla ve Nilmar üçlüsü rakip savunmayı fazlasıyla zorladı ve biraz şanslı olsalar öne bile geçirebilirlerdi takımlarını. Ne kadar Pellegrini zamana ihtiyacımız yok dese de bence fazlasıyla zamana ihtiyaçları var. Çünkü bireysel performanstan öte bir takım oyunu oynayamıyor Real Madrid. Ronaldo tek başına attı ilk golü mesela. İkinci gol ise zaten gereksiz bir penaltı. Bence Pellegrini kesinleşen ilk 11ini biraz daha oturtmalı ve oyuncuları birbirlerine alıştırmalı.

Barcelona maçını da bir gün önce izlediğim için iyi bir kıyas yapma şansım oldu ve bana göre Real Madrid bu haliyle Barca karşısında hala çok zayıf. Diğer yandan Barca'nın futbolu da artık sinir bozucu olmaya başladı. Racing maçında 38 ve 42. dakikalar arasındaki paslaşmaları tribünlerdeki seyircileri ağlattı. Rakiplerinin Barca'yı yenebilmesi için sinirlerine de hakim olmaları gerekiyor. Tabii şurası da var daha Iniesta dönmedi bile tam anlamıyla. Hani bir söz var ya:

Cruyff'un uygulatmaya başlattığı, Rijkaard'ın mükemmeleştirdiği ve Guardiola'nın kusursuzlaştırdığı sistem Barca'nın 4-3-3ü. Bu sistemin hala bir panzehiri yok.

Bİr sözüm de Messi'ye o gerçekten dünyanın en iyisi...